Çarşamba, Kasım 25, 2015

lavanta kokusunda, kahve...


evet kahve bahane,
asıl sohbet edeyim isterim.


çok ama çok heyecanlıyım.
oğlumun yanına gidiyorum.
dünyanın diğer ucuna,
Latin Amerika'ya


sevgili, blog arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi,
oğlum, evlenip, Kolombiya'da yaşamaya başlayalı,
11 ay 20 gün oldu.
 çok özledim.
iki ay kadar onun yanında, kalacağım.


Kolombiya'dan paylaşımlarımda,
görüşmek üzere.

Salı, Kasım 17, 2015

yaban mersinli kek ve çay...


her mevsim bir başka lezzet de,
sonbaharın, en güzel  lezzeti de,
bence, yaban mersini...


sevgili arkadaşım Lale,
elinde bir sepet yaban mersini,
ve
bir sepet yaban mersinli kek ile geldi. 
ellerine sağlık harika bir kek yapmış.


ben de yanına, hoş kokulu,
nefis aromalı bir bitki çayı ikram edince,
mevsimsel bir lezzet şölenine dönüştü.
fotoğraflarla tablolaştırmak kısmı benim yeteneğim.
keki yapmamış olsam da,
 bu nefis kareler de gayet başarılıyım. 


kekin tarifi farklı,
Lale'den aldığım tarifi paylaşayım;
malzemeler : 
yaklaşık 225 gr un, 100 gr toz şeker,
1,5 tatlı kaşığı kabartma tozu,1/2 tatlı kaşığı karbonat,
1/4 tatlı kaşığı tuz,1 adet yumurta, 6 yemek kaşığı sıvı yağ, 
1 bardak yaban mersini,200 ml buttermilk, nedir bu buttermilk?
 sütün içine birkaç damla limon suyu ilave edip, 
10-15 dk oda sıcaklığında bekletilip elde edilebiliyormuş.


yapılışı ise şöyle;
sıvı ve katı malzemeler, ayrı ayrı kaplarda karıştırılıp,
sonra her ikisini, tahta bir kaşıkla, yavaş yavaş birbirine karıştırılacak.
yaban mersinlerini ekleyip, 190 derece fırında 20-25 dakika pişirin.


denemeye değer,
yumuşacık, ve sanki bildiğimiz kekten daha doygun bir lezzet.

Cuma, Kasım 13, 2015

dizi dizi kabak...


geçtiğimiz günlerde,
halloween kartı için kabak aradığımı,
duyan eş dost sağolsun.
ev türlü türlü kabakla doldu.


güzellik yarışması gibi dizdim.
en afilisini seçip,
hatırlayacağınız gibi,
kart fotoğrafı çekiminde kullandım. 
e- kartımı buradan görebilirsiniz.


bir sepet kabağın,
akıbetleri ne olacak henüz bilmiyorum,
lakin bir süre merdiven de süs olacakları kesin. 


ev dekorasyonunda daha doğal malzeme olamaz herhalde...

Perşembe, Kasım 12, 2015

püren zamanı...


bence, bizim buralarda
yaz mevsiminin kuraklığı ardından,
ilk çiçeklenmesidir doğanın.


pürenler açtığında, mevsim her ne kadar,
sonbahar olsada,
ruhum çiçekleniverir.




kırlardan topladığım pürenleri,
mavi demliğime koyunca,
evimde güzelleşti.


püren bir diğer adı erica.

Salı, Kasım 10, 2015

lorlu kurabiye...


bir kaç kez karşılaşınca 
bu tarifle, denemesem olmazdı.


internette yemek sayfalarında ölçülü tarifler var,
ben ölçüsüz koydum tüm malzemeleri,
tatlı lor ve şekeri iyice birbirine geçecek şekilde karıştırdım.
bir yumurta, bir miktar tereyağ, bir paket kabartma tozu,
unu da ilave edip yoğurdum.
ceviz büyüklüğünde tepsiye dizdim.
180 derece fırında, gözümün önünde pişirdim.


yumuşak ağızda dağılan,
üstü böyle güzel güzel  çatlayan,
nefis bir kurabiye oldu.


ağız tadımız eksilmesin.

kitap mı? e- kitap mı?


net bir cevap vermek, benim için henüz çok erken,


kağıda dokunmak, içine not kağıtları bırakmak,
aklıma bir şey düştüğünde, 
arayıp, arayıp o sayfayı bulmak,
sayfanın köşesin de duran eski kahve damlasından,
okuduğum zamanın anılarına gitmek.....
diye uzar gider.


ama avuç içinde,
kütüphaneye sahip olmak.
uzun tatillerde, kitap taşımamak.
iyi olabilir. 


tecrübe edip, öğreneceğim.
peki, ya siz ne düşünürsünüz ?


okumak, her şekilde iyidir.

Pazar, Kasım 08, 2015

böğürtlen reçeli...

haftaya tatlı başlayalım.


geçen hafta,
yan sitenin duvarında ne buldum.
böğürtlen
burada böğürtlenler çok küçük olur.
kuzey ikliminde olduğu gibi iri olmaz.
ve hemen dalında kururlar.


bir avuç kadar ancak topladım.
yesem hemen bitecek.
bende reçel yaptım.
reçel geçmişime bir baktım.
29 çeşit reçel yapmışım ama böğürtlen yok.


işte böyle minnak, minnak  tanecikleri.


çok güzeller ama ...


küçük bir tencerede  böğürtlenlerin,
üzerini örtecek kadar şeker döktüm.
bir gece bekledi.
sonra kaynatıp, limon suyu ekledim.
kıvama gelince ocaktan alıp,
kaseye koydum.


bir kasecik oldu 
30. reçel çeşidim.


böğürtlen reçeli,
güzel olmaz mı, hakikaten çok lezzetli oldu.
renk de malum.


gerisi ağız tadı...

Perşembe, Kasım 05, 2015

Kasım da, Datça başkadır...


başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava.
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka,
CAN YÜCEL


Datça'nın en güzel zamanları,
eve girdiğim yok,
her gün, bir başka kumsal buluyor, 
denize girip, güneşleniyorum.
yukarıdaki kareler, Taşlık plajı, yani gölün olduğu yer,
kumsaldan görüp çektiğim, liman ve esen ada.


bu karelerde, 
Perili köşk ve minik adası.
güneş aynen böyle ışıl, ışıl,


deniz böyle, berrak ve ılık,
ve en önemlisi, etraf sakin ve bomboş


birde, begonvillerin en güzel olduğu zaman


evlerin bahçelerinden, sokaklara taşan,
renk renk begonviller.


kasım güneşinin tadını çıkaran sadece bizler değiliz.
her köşe de, kendini güneşe vermiş,
dört pati görmek mümkün.


bu post bir takım rahatsızlık vermiş olabilir,
ama  paylaşmamak olmazdı.
biraz da içimize sıcaklık ve mavilik dolsun.
umutlarımız yenilensin, çoğalsın.

Çarşamba, Kasım 04, 2015

eskişehir...


en son Afyon'da kaplıcada kalmıştık.
hemen oradan Datça'ya dönecek gibiydik.
lakin dönmedik. 
nasıl oldu da Eskişehir'e geldik? 
Gazlı gölde Eskişehir 100 km yazan tabelayı görmemle,
oldu ne olduysa, kaplıcanın üçüncü günüydü,
ne duruyoruz 100 km hadi gidelim deyip, gidiverdik.
çokta iyi yapmışız, 
ne güzel şehirmiş Eskişehir.


Odun Pazarı sokaklarına dalınca,
yollar,  kendiliğinden görülesi tüm mekanlara açılıyor.
bize sadece sokaklarda kaybolmak düştü.
Atlıhan çarşıdan başladık.
kurşunlu cami ve külliyesi,
cam sanatları müzesi derken.


odun pazarının eski evleri, sıcacık mimari dokusu,
ilk anda büyülüyor.


hamamyolu caddesinin,
cıvıl cıvıl kalabalığında, yürüye yürüye,
mağazalara, kafelere baka baka,
keyifle gezdik.


çiğ börek, hevesi ve çoğalan açlığımızla,
''en iyisi papağan dır'' 
 diye aldığımız bilgiye uyup daha heyecanla yürüdük.


Eskişehir'de dolaşırken,
Avrupa seyahatinde, bir Avrupa kentini geziyormuşuz gibi hissettik.


porsuk çayı kenarında yürüyüp,
şöyle bir kahve içimi oturduk.


bu güzel, şehre tepeden bakmadan gitmek olmazdı.
şelale park a gidip, manzarayı seyrettik.


gerçekten çok güzel bir şehir.
Özgürce gezebilme hissi içinde dolandık .


evet bu yaz seyahati,
son durak Eskişehir ile bitti.


Leylekleri havada gördüm,
hemde kaç kez.
kışta kapıda,
sıcak yerlere göç zamanı geliyor gibi.