Perşembe, Kasım 27, 2014

başlığı yok, sadece sohbet,


bir süre buraya uğrayamayacağım,
İstanbul'a  gidiyorum.
canım oğlumu yolcu edeceğim, aslında artık o başka bir ülkede yaşayacak,
Gabriel Garcia Marquez'in,
sonsuz bahar ülkesinde.


bambaşka bir coğrafyanın güzelliklerini görecek,


farklı lezzetleri tadacak.


saatlerimiz ayrı zamanı gösterecek,


bilmediği sokakları ve caddeleri  yürüyüp,
yeni bir dil daha öğrenecek,


kendi yuvasında, kendi hayatını kuracak.
uzun süren bir aşk mutlu sona erecek...

oğlum evleniyor, karar verdiler,
Kolombiya'da yaşayacaklar...
aşk ve mutluluk için tüm güzel dileklerim onlarla olacak....

not: fotoğraflar oğlumun objektifinden.

Çarşamba, Kasım 26, 2014

süt şişeleri....


her boy ve her markadan süt şişeleri biriktiren ben,
baktım şişe sayısı beş olmuş, eyvah !
yahu ben bu şişeleri ne yapacağım gibi bir hale düşmüştüm ki,
çoook değişik bir şey yaparak :))))
süt şişelerini çiçeklerle doldurdum.


daha da değişik bir şey olsun diye fotoğraflarını çektim.
:))))


beş şişe , beş çiçek adını verdiğim sanatsal çalışmam,
:)
bana modellik edenler, bahçe çiçekleri
lavanta yaprakları, sardunya ve diğerleri....


hepimizin bildiği, o  blogcu heyecanı ile şişeleri,
o köşe, bu köşe hatta orta sehpaya koyarak dolaştırdım.


gözlerimiz hep güzellikleri görsün....

Salı, Kasım 25, 2014

haftanın emayesi...


bu haftanın emaye güzeli ıkea dan.
 haftanın güzeli köşesi gibi oldu.
:)))))


neredeyse bütün blogerların sahip olduğu,
bu emaye sürahiden benim de var .
bu yaz İstanbul'a babam için gittiğim zaman,
bir ıkea kaçamağı yapıp almıştım.


bu mor çiçekleri içine koyunca,
baktım tablo gibi oldu.
hemen sayfama taşıdım,
bu blog güzellikleri paylaşmak için değil mi?

umarım her hafta bir emaye güzeli paylaşabilirim...

Pazartesi, Kasım 24, 2014

nar suyu....


hatırlarsanız evin narla dolduğu ve benim ne yapacağımı şaşırıp, 
tartlar, reçeller, tatlılar  yaptığım zamanlar da, 
birde nar suyu yaptım.


ayıkladığım narların, katı meyve sıkacağında suyunu sıkıp,
tencereye doldurdum kaynattım.
içine çok az şeker ilave edip, bir süre daha kaynatıp,
sıcak sıcak kavanozlara doldurdum.
kavanozları hemen ters çevirip, birgün bekledim ve
buzdolabına kaldırım.
 canım çektikçe içiyorum.


nar suyunu doldurduğum sürahiyi, bu yaz İstanbul'da
annemin semt pazarından aldım.
pazarın bir köşesine tabak, çanak, bardak sermişlerdi ama her şey toz içindeydi.
30 yıldır kapalı kalmış bir zücaciye dükkanından kalanları üç, beş liraya satıyorlardı.
ve ben bu yeşil cam sürahiyi,
inanamayacaksınız ama beş liraya aldım.
aynı işçilikle süslenmiş, bir o kadar eski su bardağı da,
bir arkadaşımın annesinden.

bu sürahiye bence ne koysam yakışır....

Pazar, Kasım 23, 2014

parçalı bulutlu havadan...


hava parçalı bulutlu, bulutlar küçük küçük,
bir gelir, bir giderlerken,
karadan manzaralar...
yirmiüç kasım ikibinondört pazar gününden,
blog sayfama yansıyanlar.


çay bahçesinde kış sakinleri...


bulutların arasından çıkan güneşin,
denize yansıyan ışıltıları....


huzurun timsali ağaç.

ve manzaraya karşı içilen kahvenin boş fincanı....
23 kasım 2014 den kareler...

Cuma, Kasım 21, 2014

emaye aşkına....


şu güzelliğe bakın,
hem emaye, hem en sevdiğim şehirden,
hem de güzel bir dosttan hediye.


baş köşeye mi oturtsam,
içine kahve koyup , fincan fincan doldurup içsem,
ya da bitki çayımı demlesem...


şimdilik, her açıdan fotoğrafladım.


evet görüldüğü üzere, yeni bir emayem var. 

emaye aşkına düşenlere ....

Çarşamba, Kasım 19, 2014

armağanlı kahve...

kahveye eşlik edecek iki armağan alınca
 yanyana getirip fotoğraflarını çektim.


bir fincan kahve yanında iki hediye,


Kos adasından damla sakızı likörü 
ve tablo gibi kurabiye.


likörün içinde damla sakızından bir dekor var,
ama tadını sevmedim.
kurabiye ise Nevin Hirik'in resimlerinden yapılmış,
şeker hamuru kurabiyesi, yemeye kıyamadığım için,
tadını bilemiyorum.

kahveyi içip, kurabiye ve likörü seyrettim.

Salı, Kasım 18, 2014

düşün en iyi fotoğrafı...


sevgili kara kedim, düş hanımın fotoğrafını çekmek,
çok kolay bir iş değil,
onun güzel yeşil gözlerinin ve parlak siyah tüylerinin
vede güzel yüzünün en iyi göründüğü nadir karelerden.

işte benim güzel kızım...

Pazartesi, Kasım 17, 2014

yabani ''yaban mersini'' desem mi?

yaban mersini desem, internet de araştırdığımda,
şu marketlerde satılan bilinen yaban mersininden değil benim topladığım,
çok ama çok benziyor, fakat değil.
acaba yabanisi mi? 
bende anlayamadım.


neyse topladım, biraz buruk da olsa, tadı, ben sevdim.
hem karasından, hem beyazından da topladım.


beyazı daha yumuşak, daha sulu gibi,
ama kekremsi tadı aynı.


boyutları, yaprağı, çalı formu hepsi aynı,
siyahı daha çok bulunuyor.


hepsini kuruttum, bitki çayı olarak yada çerez gibi tüketeceğim.
çok ama çok azından reçel denedim.


 başarılı olduğumu söyleyemem, fakat sonuç ilginçti,
daha sulu olan beyazı sertleşti, siyahı daha yumuşak oldu,
siyahı rengi daha güzel oldu.
lezzetine gelince buruk ve kekremsi tattan  reçel de eser  yok.

reçel çeşitlerime 21. reçel olarak kaydedildi,
yaban yada yabani mersin reçeli,
sonuç  iyi olmadı lakin, denemeden bilemezdim,

Pazar, Kasım 16, 2014

geçen haftadan ....

yeni haftaya başlarken,
geçen haftadan kalanlar....


bu minik kuşu, bizim buralarda çok görürüz.
bahçede bir çiçek dalına yada ağaca konuverir.
kumsal da havlumun kenarına kadar geldi.
yiyecek arama telaşı içindeydi.


ben gördüm, sizin de görmenizi istedim.


geçen haftabaşı  yağmurlu günlerden birinde,
yağmurun dindiği kısa bir aralıkta,
gök kuşağı süsleyiverdi gökyüzünü.


gökkuşağı bu, insan ömründe kaç kez görebiliyor değil mi?


ve bir gün dev bulutlar dolaştı durdu yarım adanın üstünde,
her biri,  bir diğerinden daha muhteşemdi.
büsbüyük, bembeyaz.


bulut görmek güzeldir.
iyi bir hafta olsun , gelen günlerden...

Perşembe, Kasım 13, 2014

son günlerde gördüklerimden...



sonbahar uğramıyor bizim buralara,
bu yıl dikkatimi çeken şu oldu; sonbaharın renklerinden yoksunuz,
bahar da ise Datça bir renk hazinesine sahip..
lakin, sonbahar da başka bir güzellikmiş, özlediğimi fark ettim.
sonbahar da neler var etrafımda diye bakınınca gördüklerim.
begonviller güzelleşir yaz sonrası, sonra güz gülleri açar bolca...


 karanfillerim açar, pembesi de açtı, kırmızısı da,


fotoğraf makinesi eksik olmaz yanımdan, gözüme takılan,
objektife düşer.  begonvil, gül ve karanfil de son günlerde gözüme çarpanlardan,
birde bu tatlı kedicik var.


denize girdiğim yerde, bir çay bahçesinde yaşıyor,  bakanları var,
ama o kadar seviyor ki, dokunmayı vede dokunulmasını,
taş duvarın dibinde yüzmek için hazırlanırken, elimi duvara dayadığım da,
elime hafifçe dokundu, sonra  kendini sevdirdi.
nasıl güzel, yumuşak tüyleri var. 
hemen hemen, her gün severim kendisini.


bugüne düşen bu kareler oldu,
hayattan bana değenler....